75. ULUSLARARASI FRANKFURT KİTAP FUARININ ARDINDAN

75. ULUSLARARASI FRANKFURT KİTAP FUARININ ARDINDAN

Uzun zamandır gitmek istediğim, farklı nedenlerle ertelediğim Frankfurt Kitap Fuarı’nı sonunda ziyaret edebildim. İzlenimlerimi aktarmadan önce Frankfurt Kitap Fuarı’nın kısa tarihçesinden biraz bahsetmek istiyorum. Çünkü fuarın yaklaşık 500 yıllık köklü bir tarihçesi var ve bu oluşumda Frankfurt şehrinin seçilmesi aslında tesadüf değil.

Frankfurt şehri bugün olduğu gibi geçmişte de önemli bir ticaret merkezi ve finans başkentidir. Günümüzde “Almanya Merkez Bankası (Deutsche Bundesbank)” ve “Avrupa Merkez Bankası (European Central Bank)”na ev sahipliği yapması nedeniyle Avrupa’nın finans merkezi olarak kabul edilmektedir. Bu özelliği Orta Çağ Avrupa’sından bugüne gerçekleştirilen başarılı ticaretlere ve finansal yönetime dayandırılmaktadır.

Frankfurt Kitap Fuarı’nın hangi tarihte, ilk ne zaman kurulduğu maalesef tam olarak bilinmemektedir. Fakat çok eski basımlı kitaplarda 11.yüzyıl başlarında su geçirmeyen büyük fıçılarda el yazması eserlerin Frankfurt’a taşınarak bir panayırda sergilendiği, değiş tokuş edildiği ya da satıldığından bahsedilmektedir.

Orta Çağ Avrupa’sının ticaret merkezi olarak kabul edilen Frankfurt şehrinde el yazması eserlerin bu panayırlarda sadece belirli bir zümreye satıldığı ve uzun yıllar boyunca kitap ticaretinin bu şekilde yapıldığı bilinmektedir.

Fuarın gelişiminde geçmişten günümüze bir diğer kilometre taşı ise matbaanın bulunuşudur. 1454 yılında Frankfurt’a çok yakın bir mesafede yer alan Mainz kentinde Gutenberg tarafından matbaanın icadıyla birlikte kitap üretiminin artışı, baskı işlemlerinde yaşanan olumlu gelişmeler Frankfurt’u kitap tanıtımı ve ticaretiyle ilgili önemli bir merkezi pazara dönüştürmüş; matbaada basılan eserler Frankfurt panayır alanında sergilenerek satışa çıkarılmaya başlanmıştır.

Fuarın modern biçimini kazanması ise II. Dünya Savaşı sonrasında Almanya’da kitap ve yayıncılık sektörünün yeniden şekil almasıyla birlikte gerçekleşmiştir. 1949 yılında Frankfurt Paulskirche'de yaklaşık 200 yayıncıyla gerçekleştirilen bu yeni oluşum kitap panayırını farklı bir boyuta taşıyarak uluslararası kitap fuarına dönüştürmüş ve yıllar içerisinde büyüyerek endüstriyel sektörde özellikle uluslararası yayıncılık ve kitap ticareti alanında etkin bir rol üstlenmesine neden olmuştur.

Her yıl ekim ayının üçüncü haftası Frankfurt fuar alanında gerçekleştirilen bu özel etkinlikte farklı ülkelerden binlerce ziyaretçi, gözlemci, medya temsilcileri, siyasetçiler, yayınevleri bir araya gelmekte; telif hakları, çeviri, distribütörlük gibi farklı konularda büyük sözleşmeler, ticari anlaşmalar sağlanmaktadır.

Bu oluşumu klasik fuar anlamında halka açık kitap satışlarının gerçekleştirildiği bir etkinlik olarak düşünmek yanlış olur. Uluslararası yayınevlerinin telif haklarının devredildiği ya da alındığı, ülkelere ait yayınların dağıtım haklarının görüşüldüğü, ülke edebiyatlarına ait bazı önemli eserlerin çeviri hakları ile ilgili görüşmelerin sağlandığı ticari bir fuar olarak düşünmek daha doğru olacaktır. Tüm görüşmelerin fuar öncesinde alınan randevular eşliğinde ve ülkelere tahsis edilen stantlarda gerçekleştirildiğini bilmenizi isterim.

Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı genellikle ilk 3 gün ticari firma ve kuruluşlara son iki gün ise halka açık olarak ziyaret edilebilmektedir. Fuar giriş biletleri şehir merkezinde ya da internet üzerinden satın alınabilmektedir. Giriş biletlerinde fuarla ilgili genel bilgilerin yanı sıra halka açık günler, sergi alanları, mobil uygulama ve toplu ulaşım hakkında bilgileri bulabilirsiniz. Toplu taşıma araçlarından faydalanacak olan katılımcıların fuar giriş biletlerini alırken ulaşım taleplerini belirtmelerinde fayda var. Çünkü fuar giriş biletleri belirtilen tarih aralığında toplu taşıma araçlarında da (sadece U-Bahn ve S-Bahn hatlarında) kullanılabilmektedir.

Almanya’nın oldukça gelişmiş raylı tren alt yapısı sayesinde U-Bahn (Metro) ya da S-Bahn (Banliyö Trenleri)’ni kullanarak fuara ulaşım oldukça rahat ve kolay. Kaldığınız yerden ya da havaalanından S-Bahn hattı üzerinde direkt ya da aktarım yaparak “Frankfurt Messe” durağında indiğinizde fuar alanının içinde buluyorsunuz kendinizi. Sadece kitapların değil farklı konularda gerçekleştirilen tüm fuarların “Messe” alanında yapılandırılması ve metro durağının fuar içinde konumlandırılması ulaşım açısından oldukça iyi düşünülmüş.

Frankfurt Kitap Fuarının uluslararası olma sürecinde uyguladığı başarılı projelerinden biri olarak 1976 yılında hayata geçirilen her yıl belirlenen bir ülkenin kitap ve yayınevlerinin sergilendiği, yazarlarının, kültür ve edebiyatının mercek altına alındığı “onur konuğu” ya da “odak ülke” uygulamasını söyleyebilirim. Merak edenler için hemen belirtmek isterim Frankfurt Kitap Fuarının 2008 yılı onur konuğu olarak Ülkemiz belirlenmiş ve Türk Edebiyatımız “Bütün Renkleriyle Türkiye” sloganıyla temsil edilmiştir.

Bu yıl 75.si düzenlenen Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı’nın onur konuğu ülkesi Slovenya ulusal ve uluslararası yayınevleriyle birlikte kitaplarını sergileyerek düzenlenen farklı etkinliklerle kendi kültür ve edebiyatlarını tüm katılımcılarla paylaştılar. Arıcılık geleneklerine vurgu yaparak “Kelimelerin Peteği” sloganıyla ülke edebiyatlarını (?), yazar ve illüstratörlerini dünya yayıncılık sektörüne tanıttılar.

Fuara oldukça iyi hazırlanan Slovenya ekibi farklı ülkelere ve kültürlere komşu olduklarına vurgu yaparak içlerinde pek çok Avrupa’nın hayat bulduğunu ve bu çok çeşitliliğin yazarlarına, dil ve edebiyatlarına yaptığı etkiyi ülkelerinde görülen nadir arılara, bal peteklerine ustaca benzeterek sadece edebiyatlarını değil ülkelerinin de tanıtımını yaptılar. Arıcılık sektöründe lider konumunda yer alan ülkenin edebiyatını arı ve bal petekleri eşliğinde anlatıldığı tanıtım filmi oldukça etkileyiciydi.

Âdet olduğu üzere açılış konuşması geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi Fuar Komitesi ve Onur Konuğu Ülke tarafından gerçekleştirildi.

Açılış öncesi Filistinli yazar Adania Shibli için Fuar Komitesinin ve Avrupa Yayıncılar Federasyonu'nun düzenlediği ödül töreninin iptal edilmesi üzerine yaşanan tepkilerden dolayı ortam oldukça gergin, alınan güvenlik önlemleri ise en üst seviyedeydi. Açılışta ve fuar alanında silahlı polis ve güvenlik güçlerinin oldukça sık gezindiklerini görebiliyordunuz.

Fuara damgasını vuran olay ise onur konuğu ülke Slovenya’nın önemli isimlerinden biri olan Filozof Slavoj Žižek’in açılış konuşmasıydı diyebilirim. Önce espiri yaparak salonu gülümseten ardından “Bekleyin! Belki de Sonunda Alkışlamayacaksınız” şeklinde devam ederek Filistin’in yalnızlaştırıldığına, Adania Shibli’ye ödül verilmeme kararının ise büyük bir skandal olduğuna dikkat çeken filozof salonda soğuk rüzgarların esmesine neden oldu ve tüm fuar boyunca konuşulan isimlerden biri haline geldi.

Fuar 5 gün boyunca sergi salonları, yazarlarla söyleşi alanları, illüstratörlerin renkli görüntüleri ve imza kuyruklarıyla doldu, taştı. Tüm salonlar oldukça kalabalıktı. Her ülkeden binlerce yayınevi, veri tabanı firmaları, farklı yaş gruplarına hitap eden görsel ve işitsel kaynaklar eşliğinde temsil edildi. Her salon girişinde stantlara ait planlar ve ülke isimleri sayesinde aradığınız ülke yayınevine kolaylıkla gidebiliyordunuz. Fakat fuar içinde binlerce yayınevi ve ülke stantı yer aldığı için mutlaka bir yol haritasına göre ilerleyebiliyorsunuz aksi takdirde zihinsel olarak çok dağılıyorsunuz.

Uluslararası fuarlarda ülkeme ait stantlar ilk ziyaret ettiğim yerler olur genellikle. Yine aynı yolu izleyerek 5.0 numaralı salonda yer alan Kültür ve Turizm Bakanlığımız ile İstanbul Ticaret Odası tarafından oluşturulan milli standımıza yöneldim. İsrail-Filistin çatışması ve basında yer alan olumsuz gelişmelerden dolayı pek çok Türk yayıncının en az yayınla temsil edildikleri ya da protesto amaçlı fuara katılmadığını fark ettim. Aslında fuar alanında bazı alanlar da boştu. Bu alanların da fuara katılmama kararı alan ülkelere ya da yayınevlerine ait stantlar olduğunu öğrendim.

Uzak doğu ülkeleri olan Çin, Japonya, Hong Kong, Güney Kore stantlarını ve Güney Amerika ülkelerinden biri olan Brezilya yayınlarını inceledim. Uzak doğu ülke temsilcileri bizleri oldukça sıcak karşıladılar. Stantlarında daha çok fantastik kitaplar ile film endüstrisine yönelik görsel ve işitsel yayınlarını ağırlıklı olarak sergilemişlerdi. Hindistan yayınları da tıpkı yöresel kıyafetleri gibi oldukça renkli ve eğlenceliydi. Ülke stantlarını gezerken bir ara burnuma yemek kokuları geldi. Kokuyu takip ederek ulaştığım ülke Yunanistan standıydı. Sıralanan yemek ve salatalar, yüksek sesle sohbet eden yayıncılar ve iştahla yenen yemekler karşısında bizim yeme içme kültürümüze ne kadar benzediklerini düşünerek yüzümde bir gülümsemeyle stanttan ayrıldım. Kitaplarını hiç hatırlamıyorum. Ama çeşit çeşit sıralanan aperatifler oldukça lezzetli görünüyordu..  

Fuarda en beğendiğim yerlerden biri de yazar söyleşilerine giderken kullanılan geçiş koridorları oldu. Geçiş koridorlarında hediyelik eşyalar, Frankfurt ile ilgili magnet ya da çanta gibi küçük hatıraları satın alabileceğiniz mini dükkanlar yer alıyordu.

Bu alanlardan birinde fuar kart postallarının, posterlerinin ve yazar imzası alabilmek için hazırlanan yapışkan etiketlerin ücretsiz dağıtıldığı masa ve masanın arkasına yerleştirilmiş bir duvar panosuna katılımcılar istediklerini yazabiliyordu. Fuara katılım öncesi hazırlık aşamasında oluşabilecek provokatif girişimlere karşı uyarıldığımız için küçük de olsa bir duvar yazısıyla tepkimi göstermek istedim. Aklıma ilk gelen cümle olan ulu önder Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” deyimini panonun sol üst köşesine yazdım. Şehir reklam panolarında ve metro istasyonlarında yer alan Almanya ve İsrail bayraklarının el sıkıştığı görseller üzüntü verici, insan hakları savunucusu Avrupa adına çelişkili ve bir o kadar da düşündürücü bir kareydi benim için. Bu fotoğraf hafızama kazındı.

Fuar alanında en eğlendiğim alan ise İtalya standı oldu. Barbie bebeklerin tarihsel gelişim sürecinin ve kıyafetlerinin anlatıldığı renkli kitapları, pembe koltukları ve fotoğraf köşesiyle oldukça eğlenceliydi. Bol bol fotoğraf çekildik bizlerde diğer katılımcılar gibi. Bu arada 2024 yılı Frankfurt Kitap Fuarının onur konuğu ülkesinin “İtalya” olduğu bilgisini de paylaşmak isterim sizlerle.

Fuarın en renkli alanları her zamanki gibi çocuk kitapları, çizgi roman ve anime karakterlerinin sergilendiği stantlardı. Hafta sonu gerçekleştirilen, daha sonra Almanya’da tanınan bir isim olduğunu öğrendiğim Karlsruhe doğumlu Türk yazar Tijen Onaran’a ve kitabına gösterilen ilgi oldukça umut vericiydi. Kadınların güçlendirilmesi konusunda yazıları ve söylemleri bulunan genç yazar Tijen Onaran’ın kitapları benim için fuarda edindiğim kazanımlarından biri oldu. Pazar günü ise çizgi film karakterleri kıyafetleriyle gelen öğrencilerin verdiği renkli görüntüler eşliğinde fuar sona ermiş oldu.

18-22 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen 75. Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarına bu yıl toplam 105 bin ticari kuruluş, 110 bin ziyaretçi, 95 ülkeden yaklaşık 4 bin katılımcı, 7 bin medya mensubu ve 2600 etkinlikle birlikte bir daha ki seneye açılmak üzere fuar tüm kapılarını ziyaretçilerine kapattı.

Bir kütüphanecinin mutlaka görmesi gereken yerlerden biri olduğunu düşündüğüm Frankfurt Kitap Fuarına katıldığım için çok mutluyum. Sadece kütüphanecilerin değil tüm yayıncıların gitmesi ve incelemesi gereken bir platform olduğunu düşünüyorum. Bazen perspektifimizi değiştirmek için uzaktan bakmak gerekebilir..

img

Beyhan KARPUZ

Yorumlar

img
Site Logo

Avrasya Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Sağlık Kurumları İşletmeciliği Ve Yöneticiliği, Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Dokümantasyon Ve Enformasyon,

İletişim Bilgileri

Hiper Akademi Tozkoparan Mah. Haldun Taner Sok. Alparslan İş Merkezi Merter Sokak Daire:21 Güngören İstanbul/TÜRKİYE

info@hiperlink.com.tr +90 212 293 07 05